Medine’de hicrî 7 veya 10. yılda indirilmiş olması muhtemel olan, 120 âyetten oluşan, adını 112 ve 114. âyetlerde geçen ve “(gök) sofrası” anlamına gelen مَآئِدَة mâideh kelimesinden alan Mâide sûresi, inişe göre 108, resmî sıralamada ise 5. sûredir.
Mâide sûresi, resmi sıralamada öncesinde bulunan Nisâ’ sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre “kitap ehliyle ilgili geniş bilgilerin verilmesi” (Nisâ’ 44-70, 153-156; Mâide 12-13, 18-26, 41-45, 51-66, 68-71, 77-86), “sözlerini bozan kitap ehline dair yaptırımların ortaya konulması” (Nisâ’ 154-156; Mâide 13), “kitap ehlinin dinde aşırıya gitmemesi gerektiği” (Nisâ’ 171; Mâide 77), “yahudi ve hrıstiyanların dost edinilmemesi zorunluluğu” (Nisâ’ 144; Mâide 51, 57), “hrıstiyanlar ve Hz. İsa ile ilgili malumatın zikredilmesi” (Nisâ’ 157-162, 171-172; Mâide 14-17, 46-50, 72-76, 110-118), “mutlak manada adaletin tesisi noktasında Allah için şahitlik edilmesi” (Nisâ’ 135; Mâide 8), “abdest ve teyemmümle ilgili bilgilerin verilmesi” (Nisâ’ 43; Mâide 6), “Yüce Allah’a ve Rasûlü’ne itaatin gerekliliği” (Nisâ’ 80; Mâide 92), “bütün mahlûkatın hükümranlığının Yüce Allah’a ait oluşu” (Nisâ’ 126, 131-132, 170; Mâide 120) vs. konular iki sûre arasındaki ortak mesajlar olarak belirlenebilir.
Mâide sûresinin ilk âyetlerinde, akitlerin gereğinin yerine getirilmesi, Yüce Allah’ın sembollerine saygı gösterilmesi, haram etler, kitap ehlinin kestiği hayvanların yenebilmesi, abdest ve teyemmümle ilgili bilgiler, şahitliğin yerine getirilmesi gerektiği, müminlere ödül, inkârcılara ise azap vaadi zikredilmektedir.
12. âyetten itibaren, İsrailoğullarıyla ilgili bilgilerle hrıstiyanların Hz. İsa’ya ilahlık yakıştırma içerikli bakışı ele alınmakta, yahudi ve hrıstiyanların kendilerini ayrıcalıklı görmeleri eleştirilmekte, İsrailoğullarının Hz. Mûsâ’yı bunaltmalarından söz edilmekte, iki âdemoğlunun kurban sunma kıssasına yer verilmekte, insan öldürmenin feci bir suç olduğu bildirilmektedir.
35. âyetten itibaren, takvâ vurgusu, mahşerde fidyenin geçerli olmaması, hırsızlara dünyada verilmesi gereken ceza hatırlatılmakta, tevbe ederlerse affedilecekleri bildirilmekte, Hz. Peygamber’in kitap ehlinin saptırma girişimlerine karşı dikkatli davranması gerektiği dile getirilmekte, Tevrât’taki bazı hükümlerin nelerden oluştuğuna değinilmekte, Hz. İsa’nın görev ve sorumluluklarına işaret edilmekte, sonrasında yahudi ve hrıstiyanların dost edinilmemesi gerektiğine dikkat çekilmekte, onların nasıl ikiyüzlü davrandıkları, ne türden korkunç hatalara sahip oldukları ifade edilmekte, teslisin küfür olduğu bildirilmekte, Hz. İsa ile Hz. Meryem’in insan oluşlarına dair özel açıklamalara yer verilmekte, kitap ehlinin kötüleri olduğu gibi iyilerinin de bulunduğuna dair bilgiler zikredilmektedir.
87. âyetten itibaren, temiz ve helal gıdaların yenmesi, yeminlerin keffareti, içki, kumar, dikili taşlar ve fal oklarının şeytanın işleri olduğu, av yapılmasıyla ilgili çeşitli hükümler, Kâbe’nin fonksiyonu, müminlerin soru sorma ahlakı, Yüce Allah’a rağmen haram konulmaması gerektiği, sorumlulukların şahsiliği, şahitliğin önemi ele alınmakta, mahşerde herkesin sorgulanacağı bildirilmektedir.
110. âyetten itibaren, Hz. İsa’nın durumu ile havarilerin iman itirafları, gökten sofra isteklerine yönelik ilahi nimetlendirme cevabı zikredilmekte, mahşerde Hz. İsa’nın sorgunlamasındaki sözlerine yer verilmekte ve mutlak hükümran olan Yüce Allah’ın kudretine dair verilen bilgi ile sûre sona erdirilmektedir.