Medine’de hicrî 6 veya 7. yılda indirilmiş olması muhtemel olan, 176 âyetten oluşan, adını 127. âyette de olduğu gibi içeriğinde yer alan ve “kadınlar” anlamına gelen النِّسَآء en-nisâ’ kelimesinden alan Nisâ’ sûresi, inişe göre 106, resmî sıralamada ise 4. sûredir. Bu sûrenin içerdiği âyetlere bakıldığında inişinin uzun bir süreç halinde devam ettiğini söyleyebiliriz.
Nisâ’ sûresi, resmi sıralamada öncesinde bulunan Âl-i İmrân sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre, her iki sûrede de “Allah’a karşı takvâlı olunması emrinin yer alması” (Âl-i İmrân 102, 130; Nisâ’ 1), “kitap ehline yönelik bildirimler” (Âl-i İmrân 18-23, 64-100, 110-115; Nisâ’ 44-51, 159-162, 171), “Hz. İsa ile ilgili bilgiler” (Âl-i İmrân 45-60; Nisâ’ 157-158, 172), “iman esasları ve İslâm’ın tek din oluşu” (Âl-i İmrân 19, 85; Nisâ’ 136), “peygamberler arasında ayırım yapılmaması gerektiği” (Âl-i İmrân 84; Nisâ’ 150) vs. konular iki sûre arasındaki mesaj birikteliği olarak belirlenebilir.
Nisâ’ sûresi, ilk insanların yaratılışı, yetimlerin hakkının korunması, mallarının istismar edilmemesi, erişkinlik çağına gelinceye kadar onların servetlerine göz kulak olunması gerektiği, atalardan kalan mal varlığında erkeklerin ve kadınların payının bulunduğu, nesiller üzerine titrenmesi gerektiği, yetimlerin mallarını yiyenlerin karınlarına ateş doldurmuş olacağı, miras taksimatı, bütün bunların Yüce Allah’ın sınırları olduğu, bunları aşanların şiddetli bir şekilde cezalandırılacağı gibi konular oluşturmaktadır.
15. âyetten itibaren, fuhuş yapanlara yönelik cezalar, tevbenin zamanı, miras beklentisiyle kadınları evliliğe zorlamamak gerektiği, kimlerle evlenilemeyeceği ifade edilmekte, insanların mallarını haksız yere yememek gerektiği, gühanların büyüklerinden kaçınılırsa diğerlerinin örtüleceği müjdelenmekte, ayrılık belirtisi görülen evliliklerin kurtarılması için erkek ve kadın tarafından hakem belirlenmesi gerektiği, tevhid, şirkten kaçınma, infak gibi birtakım görevlere değinilmekte, infakta gösterişten kaçınmanın zorunlu oluşu ve mahşerde Hz. Peygamber’in ümmetine şahit olacağı beyan edilmekte, ardından ibadetleri anlayarak yapmak gerektiği bildirilmektedir. 44. âyetten itibaren, konu kitap ehline getirilmekte, onların problemli kabulleri ve uygulamaları eleştirilmekte, Cibt ve Tâğût gibi azgın simgelere itibarın akıbetinin cehennem olacağı bildirilmekte, emanetleri ehline vermek gerektiğine, Hz. Peygamber’in ümmet içerisindeki konumuna, Yüce Allah’ın nimet verdiği dört grup insana dair bilgiler verilmektedir.
71. âyetten itibaren, kimlerin uğrunda savaşılması gerektiği, hayata Yüce Allah’ın müdahil oluşu, Rasûl’e itaatin Yüce Allah’a itaat olacağı, Allah yolunda savaşmayanların kınandığı, iyilik veya kötülüğe öncülük etmenin sonuçlarının bulunacağı, selamın toplumdaki yeri, kimlerle savaşılıp fedakârlık yapılacağı, insan öldürmenin cezası, yolculuk hallerindeki ibadetleri, Kur’ân’la hüküm vermenin gerekliliği, hatanın şahsiliği, şirk hariç her günahın bağışlanabileceği, şeytanın müdahalesi, iman ve salih amellerin sonuçları, kadınlarla ilgili fetvalar, evlilik konusu, adaletin temini, iman esaslarının bütüncül oluşu, münafıkların dönekliği gibi çeşitli konular ele alınmaktadır.
153. âyetten itibaren, kitap ehlinin yanlışlıkları, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya yönelik eziyetleri, ilimde ileri düzeydekilerin iman ve ibadetteki istikametleri, bütün peygamberlere vahyedildiği, peygamberlerin müjdeci ve uyarıcı oluşları, inkârcıların ebedi cehennemde kalacakları, kitap ehlinin risalet konusundaki duyarsızlıkları ve nihayet miras konuları bağlamında “kelâle” denilen bir kavrama yer verilerek sûre sona erdirilmektedir.